Kayıtlar

Mart, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Schoolboy Q ve Black Hippy Crew (Mart 2014)

Resim
Kendrick Lamar, Jay Rock, Ab-Soul ve birazdan yeni albümü Oxymoron ’dan bahsedeceğimiz ScHoolboy Q’dan oluşan Black Hippy hip-hop tayfası için; A$AP Rocky liderliğindeki A$AP Mob ile birlikte yeni jenerasyon Amerikan rap’inin en önemli oluşumu diyebiliriz. L.A. Underground camiasından çıkıp özellikle Kendrick Lamar’ın 2012 tarihli efsanevi albümü good Kid m.A.A.d City ile mainstream hip-hop sahnesinde yerini sağlamlaştıran Black Hippy’nin Lamar’dan sonraki en önemli elemanı ScHoolboy Q, mart ayı içerisinde yayınlanan Oxymoron ile Billboard listelerinin tozunu attırmayı başardı. Neredeyse 2 yıldır tanıtımı yapılan albüm, baştan aşağı radio-hit kalibresinde parçalardan oluşuyor.  ScHoolboy’un 3. ancak gerçek anlamda mainstream bir plak şirketi –Interscope – etiketiyle yayınladığı ilk albüm olma özelliği taşıyan Oxymoron, Black Hippy tayfasıyla birlikte  Tyler The Creator, 2 Chainz, A$AP Rocky ve Raekwon gibi rapper’ları da bünyesinde barındırıyor. Prodüktörler...

Kral'ın Dönüşü (Temmuz 2013)

Resim
60’lar…  Elindeki tek oyuncağın sanat olduğu, Rock’n Roll ile eğlendiği, hayatın güzel göründüğü, daha fazla özgürlük peşine düştüğü savaş sonrası bir neslin yılları… Sanatta farklılığın ve özgünlüğün ivme kazandığı bu dönem, hala kendi tahtlarının kralı/kraliçesi olan pek çok isim kazandırdı bizlere… 60’ların ortasında Berlin’de yaşayan İtalyan asıllı bir genç misal. Ama o sadece kendi adına bir taht yaratmadı; bir döneme damgasını vuran, günümüz elektronik müziğinin de miladı olan yepyeni bir janrı da var etti.  Giovanni Giorgio Moroder  ya da herkesin ona seslendiği gibi: Giorgio Giorgio:  Elektronik kelimesiyle eş anlama sahip olan özel isim. 1965 yılından beri sanatını icra eden, synthesizer’ın yaratıcılarından olan ilahi İtalyan müzisyen Giorgio Moroder,  Daft Punk'ın yeni albümü Random Access Memories  ile 2013 yılında tekrar müzik dünyasının gündeminde. ÜÇ OSCAR SAHİBİ Toplamda  13 stüdyo albümü, 3'ü Oscar ödüllü...

West Coast strikes back! (Mart 2014)

Resim
Los Angeles ve özellikle de Compton şehri, West Coast hip-hop camiasının her zaman kalbi olmuştur. Eazy E, Dr. Dre ve Ice Cube önderliğinde N.W.A .’in kuruluşu ve 1988 yılında ilk albümleri Straight Outta Compton’ın çıkışıyla birlikte kimliğe büründüğünü söyleyebileceğimiz Gangsta Rap, gerçek anlamda Compton City’de doğdu desek yanlış olmaz. 90’lı yıllar boyunca, 2pac, Dr. Dre ve Snoop Dogg ve özellikle Death Row Records çatısı altındaki sanatçılarla tüm dünyayı kasıp kavuran West Coast hip-hop’ın; 2000’li yılların ikinci yarısından sonra liderliği East Coast’a ( Jay Z, Nas, Diddy …) kaptırdığını söyleyebiliriz. Dr. Dre’nin elinden tuttuğu Compton’lı Kendrick Lamar ’ın 2012 tarihli g.o.o.d kid, m.A.A.d city albümü ile uyanışa geçen West Coast, yine Compton doğumlu YG ile gerçek anlamda ayağa kalktığının sinyallerini yeniden verdi. 1990 doğumlu Keenon Daequan Ray Jackson'ın  - sahne ismi ile YG yani Young Gangsta- debut albümü My Krazy Life, geçtiğimiz Nisan...

Retro Express Vol. I (Nisan 2012)

Resim
BirinciBlog kurulmadan önce Emrah Başgan (Sevgili kurucumuz, liderimiz Emrah Gürkan) ile üstünde konuştuğumuz konulardan birisi, benim için de en heyecan verici olanı, 80’ler 90’lar nostaljisi şeklinde olacak bir yazı dizisiydi. Evet, 80’ler ve 90’lar nostaljisi ama “damardan”... Yani şöyle ki, çok bilinen -Babylon’nun Oldies But Goldies’i kıvamında- müzik ve videolar değil de kıyıda köşede, tarihin tozlu raflarında kalmış cevherler... Ben 1983 doğumluyum ve 80’ler genci değilim, olamadım. Hatta çocukluğum 90’lı yıllarda geçti.. Ancak uzun yıllardır ve özellikle de şu son geçtiğimiz 7-8 senedir 80’ler ile ciddi şekilde kafayı bozdum. Retro Express köşesinde bahsettiğim arızaya siz de kendiniz şahit olacaksınız. Lafı daha fazla uzatmak istemiyor ve Retro Express’in ilk seferi ile sizleri baş başa bırakıyorum. Evet, 80’lere geri dönüyoruz... Yolcu kalmasın. Duran Duran – The Chauffeur (1983) Duran Duran, benim için Tears For Fears ile birlikte 80’lerin en büyük 2 pop gru...

New York Sana Küsmüş... (Şubat 2012)

Resim
Theodor Adorno ’nun deyişiyle: “ Modern birey derin hayati sorunlarla yüz yüzedir: kendine ve doğaya yabancılaşma, anlamsızlık, hürriyetsizlik, yalnızlık, şeyleşme, araçsallaşma, ağır mağduriyetler ve haksızlıklar...” Bu sorunların esas nedeni ise yine Adorno’nun deyişiyle: “bireyin haz endüstrisiyle içine itildiği meta fetişizmi” dir. Adorno’nun bu sözleri Shame ’in (Utanç, 2011) Brandon Sullivan karakterinin yaşamını özetler niteliktedir. 2008 yılında Steve Mcqueen ’in ilk uzun metrajlı filmi Hunger 'ını (Açlık, 2008) izlediğimde tam anlamıyla hipnotize olmuş, filmi 2008’in en iyi filmleri listesinde en üstlere yazmakla birlikte hem Mcqueen’in hem de Michael Fassbender ’in ismini bir köşeye not etmiştim. Özellikle Fassbender’in Bobby Sands performansı gerçekten beynime kazınmıştı. Christian Bale ’in bir Brad Anderson filmi olan The Machinist 'inde (Makinist, 2004 ) yaşadığı beden deformasyonunu hatırlara getiren bu insanüstü oyuncu performansı Fassbender’in de s...

Tyler, The Creator & Odd Future Fenomeni (Mart 2012)

Resim
Odd Future Wolf Gang Kill Them All ya da kısaca Odd Future ile 2011’in mayıs ayında, grubun  kurucu liderleri Tyler, The Creator ve Hodgy Beats ’in Late Night With Jimmy Fallon Show ’daki hastalıklı performansları sonucunda tanıştım. İkili Jimmy Fallon sahnesinde  Sandwitches isimli şarkılarını, arkalarında efsanevi grup The Roots ’un eşliğinde söylemiş ve  sahne performansları, “18-19’lu yaşlarda bu iki bebenin arkasında n’alaka The Roots?!” dememe neden olmuş ve beynimi uçurmuştu. OFWGKTA (Odd Future Wolf Gang Kill Them All) Tyler, The Creator,  Hodgy Beats, Earl Sweatshirt, Domo Genesis and Mike G ve DefJam ’in plak sözleşmesini iptal etmesi sonucu ekibe katılan, önümüzdeki yıllara damgasını vuracağını düşündüğüm Frank Ocean ’dan oluşuyor.  Grup elemanlarının başta Tyler, The Creator ve Hodgy Beats olmak üzere hemen hemen hepsinin solo albümleri, mixtape’leri mevcut. Grup geçtiğimiz hafta içerisinde yeni mixtape’leri OF Tape Vol.2 ’yu piy...

Modeselektor | Babylon Konseri (Mart 2012)

Resim
Gernot Bronsert ve Sebastian Szary ikilisinden oluşan Berlin menşeine sahip Modeselektor ’ün 10 Mart Cuma gecesi ikinci kez İstanbul’a teşrif edeceği yaklaşık 5 ay önce olduğunda, yeni albümleri Monkeytown henüz yayınlanmıştı. Ciddi bir piyasa yoğunluğu ve isim patlamasının yaşandığı günümüz elektronik müzik camiasında, Modeselektor müziğiyle kendine münhasır bir tarza ve yere sahip bir grup. İlk konserlerini 2009’un Aralık ayında ottosantral ’de vermişler ve yine unutulmaz bir geceye imza atmışlardı. Cuma akşamı Teşvikiye’de oturan bir arkadaşıma konser öncesi takılmak için gittik. Bu arada Babylon çarşamba günü DJ set olacak konserin, Modeselektor’ün verdiği kararla live-set’e döndürüldüğünü sosyal medya üzerinden açıkladı ve bu da konser için olan heyecanımızı katlayarak artırdı. Evde votka-tonik eşliğinde geçen warm-up seansı sonrasında saat 23:00 sularında konser mekanına doğru yola çıktık. 9-10 kişiyi bulan bir ekip halinde içeri geçtik ve en önde yerimizi aldı...

Veeee Melankoli... (Şubat 2012)

Resim
“6 yaşımdan beri melankolik biriyim. Melankoli kelimesini çok seviyorum. Melankoli acınızın güzelliğini hissetmenize izin veren bir tür mazoşizm. Kurt adamın dolunaya tutulması gibi bir şey... Doğanın boşluğundan, soğukluğundan ve güçlerinden korkmadan yıldızlara bakabilmek mümkün değil. Benim için göğe bakmak bir köpekbalığının ağzına bakmak gibi. Ve akıllı insanların çoğunun hayatlarının herhangi bir döneminde depresyon geçirdiklerini düşünüyorum.” Lars Von Trier’in Cannes 2011’de “Melancholia” üzerine verdiği röportajdan...   Lars Von Trier ; sinemaya atıldığı 1967 yılından beri neredeyse imza attığı işlerin tümüyle tartışmalara yol açmış, söylediği her kelime olay olmuş, “provokatif” kelimesi göbek adı haline gelmiş, Avrupa sinemasının en büyük yönetmenlerinden biri. Kimilerine göre ise en büyüğü... Kuşkusuz onun sineması üzerine söylenebilecek çok şey var.    Şimdi  “Melancholia” ya dönersek...  Melancholia üzerine -geçen se...

Lamb of God | Resolution (Ocak 2012)

Resim
Lamb Of God  ile tanışmam grubun tarihçesine bakıldığında aslında oldukça geç oldu. 2007 yılının Haziran ayında,  Ruin ’i bir arkadaşım vesilesiyle ilk dinlediğim anı hatırlıyorum. Tamamen beynimden vurulmuşa dönmüş ve ağzımdan  “Nooluyo LAN!?”  kelimeleri dökülmüş, dökülebilmişti... Evet, şimdi de  Ruin ’i dinlediğimde üzerimde hala aynı etkiyi bırakıyor. Tek farklılık;  “Nooluyo LAN!?”   yerine genellikle  “Abi bu nasıl bir şeydir ya!”  ya da  “ ULAN YUH BE YUH!”   gibi şeyler çıkıyor ağzımdan... Lamb Of God ’ın son albümü  Resolution,   24 Ocak 2012 tarihinde yayınlanana dek grubun bütün albümlerini –buna  pre-Lamb Of God   “ Burn The Priest ”  albümü de dahil- yüzlerce kez dinledim. 2009 yılında bir önceki albümleri  Wrath ' i ilk dinlediğim andan beridir de yeni albümlerini bekliyordum. Şu noktayı yazının başında belirmeliyim ki;  Lamb of God  benim için şu anda yeryüzünün en ...

Dövüş Kulübü: Bir Tüketim Toplumu Eleştirisi (Ocak 2011)

Resim
Fight Club   (1999) Murat Özer'in deyişiyle : '' Kapitalizmin bize ''yap'' dediklerini uygulamakla geçirdiğimiz tüm bir yaşamı sorgulayan bir filmdir. Ev, araba, eşya, yiyecek, giyecek, sevgili ve sosyal aktiviteler konusunda sürekli ''dayatma'' bir yaşam süren insanoğlu, bunlara karşı çıkan, anarşist bir tavırla herşeyi reddeden  alter egosunun etkisinde kaldığı zamanlardaysa ''zincilerini kırmayı'' başarır. Genellikle bu zamanlar öyle ender anlardır ki, gelip geçici olmaktan kendilerini kurtaramaz ve anlık parlamalar şeklinde cereyan ederler David Fincher , Chuck Palanhiuk 'un romanından uyarladığı Dövüş Kulübü'nde bu parlamaları geniş bir zaman dilimine yaymayı başarmakta ve eni konu ''keskin'' bir kapitalizm eleştirisine soyunmaktadır." (Siyad). Film, Mehmet Açar ’a göre ise: ''Tüketim toplumunun sevgiye muhtaç bireylerin yola çıkarak sistemin ruhunu deşmeye çalışan ve bunu beceren ...